Herkesin hayatında bir tutku vardır, ancak bu tutku bazıları için sadece bir hobi değil, aynı zamanda kariyer haline gelebilir. İki yıl önce, 25 yaşındaki genç girişimci Ahmet Yıldız, babasıyla birlikte geçirdiği zamanlardan susuzlandığı hobiye dönüştürdüğü mesleği ile dikkat çekiyor. Babası henüz hayattayken, Yıldız’a bir hediye bırakmıştı: eski bir fotoğraf makinesi ve bu makineyi kullanarak geçirdiği değerli anların hatıraları. "Babamdan bulaşan bir hastalık" dediği bu tutku, şimdi onun hayatını şekillendiriyor.
Ahmet Yıldız, çocukluğunda babasıyla birlikte doğanın güzelliklerini yakalamak için çıkılan yürüyüşlerde aldığı eğitimle kendi fotoğraf yeteneğini keşfetti. "Babam, fotoğrafın bir anı ölümsüzleştirdiğini söylerdi. Bu kelimeler benim hayatımın mottosu haline geldi," diyor. Daha önce hobi olarak gördüğü fotoğrafçılık, zamanla profesyonel bir uğraş haline geldi. Lisans eğitimini Görsel İletişim Tasarımı üzerine tamamlayan Yıldız, kavramsal ve sanatsal fotoğrafçılıkla ilgili pek çok çalışma yürüttü. Fotoğrafçılık kariyerinin başlangıcında, ilk sergisini ailesinin destekleriyle açtı ve bu, onun için hem duygusal hem de ilham verici bir deneyim oldu.
Ahmet’in kariyer yolculuğu sadece kendi yetenekleriyle sınırlı kalmadı; aynı zamanda topluluk içinde de geniş bir yankı buldu. "Bu işte tutku her şeydir," diyor Yıldız, "Ancak bunun yanında profesyonel olmak da son derece önemli." Bugüne kadar pek çok projeye imza atan Yıldız, etkinlik fotoğrafçılığı, düğün, portre ve doğa fotoğrafçılığı gibi çeşitli alanlarda çalışmalar yapıyor. Müşterileriyle kurduğu ilişkiyi, sadece bir iş ilişkisi olarak göremediğini belirtiyor ve "Fotoğraflarımızda duyguları yakalıyoruz, bu da insanların hikayelerinin bir parçası oluyor." ifadelerinde bulunuyor.
Yıldız, bu mesleği babasından almasının yanı sıra, kendi yansıması olarak da görüyor. "Bazen bir fotoğraf çektiğimde, sanki babam yanımdaymış gibi hissediyorum. Onun öğrettikleri, kurduğum her kompozisyonda hayat buluyor." diyor. Babasının teknik bilgisiyle birlikte, onun değerlerin anlamını öğrenmesi, Ahmet'in hem sanatı hem de yaşamı çok daha derin bir bakış açısıyla incelemesine yol açmış. Kısa sürede birçok ödül kazanarak yeteneklerini taçlandıran Yıldız, işini takip eden genç fotoğrafçılara da ilham kaynağı olmaya başladı.
Yıldız, profesyonel fotoğrafçılığın getirdiği zorlukları da göz ardı etmiyor. "Bir şeyi seviyorsanız, bunun peşinden koşmaktan vazgeçmek yok. Ancak bu süreçte iş hayatının zorluklarıyla da yüzleşmeniz gerekiyor." teknoloji ile harmanlanmış bir sanat durumu olan fotoğrafçılık, zaman zaman rekabetin getirdiği pürüzlerle dolu. Fakat Yıldız, bu zorlukların kendisine daha da güç kattığına inanıyor. "Her kriz, yeni bir yaratıcı sürecin habercisidir, bu sürecin tadını çıkarmak en önemli unsurdur." diyerek genç fotoğrafçılara tavsiyelerde bulunuyor.
Son olarak, Ahmet Yıldız'ın hikayesi, bobasından kalan bir hobinin nasıl bir mesleğe dönüştüğünü ve başkalarına ilham verebilecek bir hikaye yarattığını gösteriyor. "Benim için bu iş, sadece bir meslek değil; aynı zamanda babamdaki tutku ve sevginin bir yansıması. Her fotoğraf karesi, onun mirasıyla dolu. Bu benim için bir hastalık gibi, bırakmaya niyetim yok," sözleriyle Yıldız, hem kendisine hem de başkalarına ilham vermeye devam ediyor. Yıldız’ın hikayesi, hobilerin hayatı zenginleştiren ve kariyere dönüştürülebilen birer fırsat olabileceğinin kanıtıdır.