Geleneksel mesleklerin, modernleşmenin hızıyla yitip gittiği günümüzde, hala bu meslekleri sürdüren ustalar bulunuyor. İşte bu ustalardan biri, 60 yıldır dede yadigarı işini sürdüren İsmail Usta. Aileden gelen zanaatkarlığı yaşatmak için verdiği mücadeleyle, sadece kendi mesleğini sürdürmekle kalmıyor; aynı zamanda genç nesillere de ilham veriyor. El sanatlarının neredeyse unutulmaya yüz tuttuğu bir dönemde, İsmail Usta'nın hikayesi adeta bir umut ışığı haline geldi.
İsmail Usta, 1940 yılında küçük bir köyde doğdu. Ailesi, geleneksel el sanatlarıyla tanınan bir aileyken, babası onu daha çocuk yaşta bu mesleğe yönlendirdi. İlk dersi, çıraklık döneminde babasından aldığı karakter eğitimiylayla başladı. Küçük yaşlardan itibaren atölyenin kapısını açarak, ahşap işçiliğine dair ilk deneyimlerini yaşamaya başladı. Yıllar geçtikçe yetenekleri gelişti, kendi tarzını buldu. Bugün, 'son ustalardan biri' olarak anılan İsmail Usta, yalnızca bir zanaatkar değil; aynı zamanda bir öğretmen ve bir mirasçı. Yüzyıllardır süregelen geleneği yaşatmanın sorumluluğu, onun omuzlarında ki en ağır yük oldu.
Günümüzde, sanayi ve teknoloji hızla gelişirken, geleneksel zanaatların büyük bir tehdit altında olduğu aşikar. İsmail Usta, zanaatına olan tutkusunu ve yeteneğini kaybetmeden, bu mesleği sürdürmenin ne denli önemli olduğunu vurguluyor. "Bir sanatı yaşatmak, yalnızca onu icra etmekle olmuyor. Aynı zamanda onu bir gelecek nesle aktarmak da gerekiyor." diyerek, gençlere olan inancını dile getiriyor. Usta, gösterdiği özveriyle birlikte, kendi atölyesinde genç çırakların yetişmesine de katkıda bulunuyor. Çıraklar, sadece zanaatın inceliklerini öğrenmekle kalmıyor; İsmail Usta'nın yaşam felsefesi ile de tanışıyorlar.
İsmail Usta'nın, dede yadigarı mesleğini sürdürme çabası sadece bir iş değil, aynı zamanda bir toplumsal sorumluluk. Her yıl düzenlediği atölye çalışmaları ve seminerler ile gençlere bu sanatın özünü anlatacak fırsatlar sunmak için çaba harcıyor. Zanaatın inceliklerini öğrenmek isteyen gençlerle bir araya gelen İsmail Usta, bir gün dede yadigarı mesleğin kendi eliyle yok olmasına izin vermeyeceğinin sözünü veriyor.
Bugün, İsmail Usta'nın elinden çıkan her bir parça, sadece bir ürün değil; aynı zamanda bir hikaye, bir geçmiş ve bir gelecektir. O, dede yadigarı işini sürdürerek, yalnızca kendisinin değil, tüm zanaatkarların hikayesini yaşatıyor. İsmail Usta'nın ve onun gibi ustaların, geleneksel zanaatların yaşatılması konusunda üstlendiği rol, herkese ilham verecek nitelikte. Bu anlamda İsmail Usta'nın yaşadığı süreç, geleneksel mesleklerin önemini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Sonuç olarak, İsmail Usta’nın hikayesi, sadece bir zanaatın yaşatılması değil; aynı zamanda kültürel mirasın korunması adına verilen bir savaşın sembolü. Zamanla kaybolma riski taşıyan geleneksel meslekler için hatırlanması gereken en önemli ders: Her şey, bir usta ile başlar ve o ustanın azmi ile geleceğe taşınır. Bu nedenle, varlığı tehlikede olan geleneksel zanaatlerin değerini bilmek ve onları yaşatmak, sadece bir grup sanatkara değil, geniş bir topluma düşen bir görevdir.
İşte İsmail Usta, bu görevi üstlenerek, daha nice yıllar dede yadigarı mesleğini sürdürebilmek için çalışmaya devam edecek. Onun azmi, gençler için bir örnek teşkil edecek ve gelecekte belki de başka İsmail Ustalar yetiştirecektir. Bu sayede, unutulmuş ya da unutulmak üzere olan geleneksel mesleklerin yeniden canlanmasına katkı sağlamak mümkün olacaktır.